Karakulak Sahiplenmek Yasal mı? Bir Dostluğun, Bir Mücadelenin ve Bir Vicdanın Hikâyesi
Bazı hikâyeler vardır, başladığında nereye varacağını bilmezsin ama seni öyle bir yolculuğa çıkarır ki sonunda artık aynı insan olmazsın. İşte bu da onlardan biri. Belki bir hayvanı sahiplenmek sadece bir “karar” gibi görünür ama aslında içinde sevgi, sorumluluk, mücadele ve bazen de yasa barındırır. Hazırsan, seni Arda ve Elif’in hikâyesine götüreceğim…
Bir Karakulakla Karşılaşmak: Tesadüf mü, Kader mi?
Arda, her zaman çözüm odaklı, mantıklı düşünen bir adamdı. Hayatı bir satranç tahtası gibi görür, her hamlesini üç adım sonrasını düşünerek yapardı. Elif ise tamamen farklıydı; sezgileriyle yaşayan, empatiyle yaklaşan, doğaya ve canlılara derin bir bağ hisseden biriydi. Bu iki zıt karakter, bir gün ormanda yürüyüş yaparken yaralı bir karakulak yavrusuyla karşılaştılar.
Gözleri korku dolu, minik bedeni titreyen yavruyu gören Elif’in kalbi hemen sızladı. “Onu burada bırakamayız, ölür,” dedi gözleri dolarak. Arda ise diz çöküp dikkatlice hayvanı inceledi: “Veterinere götürürüz ama sonra doğaya bırakmamız lazım. Bu vahşi bir tür, evde bakamayız.”
İşte bu sözlerle birlikte başlayan tartışma, sadece bir hayvanı sahiplenip sahiplenmeme meselesi değil; sevgiyle mantığın, kalple aklın çatışmasıydı.
Yasal Sınırlar: Sevginin Yetmediği Nokta
Arda hemen araştırmaya koyuldu. Türkiye’de karakulakların nesli tükenme tehlikesi altında koruma altına alınmış bir tür olduğunu ve evde beslemenin yasalarca kesinlikle yasak olduğunu öğrendi. 2872 sayılı Çevre Kanunu ve Yaban Hayatı Koruma Yönetmeliği açıkça bunu söylüyordu: Karakulak gibi yaban hayvanlarını sahiplenmek, beslemek ya da ticaretini yapmak suçtu ve ciddi cezaları vardı.
“Elif,” dedi Arda ciddi bir ses tonuyla, “onu evimize alırsak kanunu çiğnemiş oluruz. Yasa sadece hayvanı değil, ekosistemi de korumak için var. Bu sevgiyle çözülecek bir şey değil.”
Elif’in gözleri doldu. “Ama o bize muhtaç… Sadece sevgi istiyor. Bu kadar yasak, bu kadar kural… Bazen hayat kurallardan daha fazlası olmalı değil mi?”
Vicdanla Yasa Arasında: Gerçek Çözüm
İkilinin tartışması uzadıkça uzadı. Arda, stratejik çözümler peşindeydi; Elif ise duygularının sesini susturamıyordu. Sonunda ortak bir yol buldular: Karakulağı profesyonel bir yaban hayatı rehabilitasyon merkezine teslim edeceklerdi. Böylece hem yasalara uyacak hem de minik dostlarının yaşamasını sağlayacaklardı.
Bu karar kolay olmadı. Elif vedalaşırken gözyaşlarını tutamadı. Yavruyu kucağına alıp fısıldadı: “Seni unutmayacağım küçük dostum… Doğada özgür olman, evimde tutsak olmana tercih.”
Arda ise uzaklardan onları izlerken içten içe gurur duydu. Çünkü Elif’in sevgisi ve vicdanı, onun mantığını tamamlamıştı. Hayat, sadece kazanmak ya da çözmek değildi. Bazen en doğru çözüm, bırakmaktı.
Gerçek Sevgi Bazen Bırakmaktır
Bu hikâyede olduğu gibi, karakulak sahiplenmek yasal değildir ve bu yasa sadece bir kural değil, doğayı koruma çabasıdır. Her canlının kendi alanı, kendi doğası vardır. Biz insanlar ne kadar seversek sevelim, bazı sevgiler ancak özgürlükle anlam kazanır.
Arda ve Elif’in hikâyesi bize şunu hatırlatır: Sevgi bazen sahiplenmek değil, bırakmaktır. Bazen korumak, evine almak değil, doğaya geri kazandırmaktır. Ve bazen bir hayvanı en çok sevmenin yolu, onu doğasında yaşatmaktır.
Peki ya sen? Bir gün böyle bir seçim yapmak zorunda kalsan, kalbinin mi yoksa aklının mı sesini dinlerdin? Yorumlarda buluşalım, birlikte tartışalım…